18 Aralık 2011 Pazar

TEK KANATLI DA OLSA KARTAL : BEŞİKTAŞ 73 – GALATASARAY 65










Bu sezon ilk kez salonda izledim Beşiktaş’ı (Ve Galatasaray’ı da) Maç öncesi G.Saray daha geniş ve daha oturmuş kadrosuyla kağıt üzerinde favori çıkmıştı maça. Ama bir gerçek var, kim bir maçı daha çok isterse o hep kazanmaya daha yakındır, Cumartesi’de Sinan Erdem’de olanın kısa özeti bu idi. Deron Williams ve Semih Erden’in NBA’e geri dönüşünden sonra Beşiktaş Milangaz’ın geriye doğru gideceğini, hatta küme düşmeye oynayacağını düşünen çoktu. Ama dünkü oyunuyla ve özellikle de savunmasıyla Beşiktaş, inanç tazeledi. Hem de bunu Kemp ve Mehmet Yağmur’un eksikliklerinde, Can Akın’ın tüm maç tek oyun kurucu oynadığı bir maçta yaptı. Rotasyonu 6 oyuncu ile sınırlıydı Beşiktaş’ın. İlk sahaya çıktığında zaten 10 kişi isi kadrosu. Barış Hersek ve genç Kartal Özmızrak da girdi oyuna ama sadece 6 oyuncunun yükünü hafifletmek için Beşiktaş baştan sona hakimiyid oyunun Sinan Erdem’de. Galatasaray maç boyu Ender ve Furkan’la direnebildi sadece. Sürekli sahada enerjisi yükseldi siyah beyazlıların. Savunma üst düzeydeydi, rotasyonun sık olduğu Galatasaray bu savunmaya bir türlü çözüm üretemedi.


D-Will sonrası takımın lideri belli David Hawkins. Dün de kaptan 21 sayı ile oynadı. Ben onun bu yılın en iyi birkaç transferinden biri olduğunu düşünüyorum, Lakoviç, Vujaçiç, Williams, Bogdanoviç gibi transferler kadar ses getirmese de son yıllarda Euroleague’in en istikrarlı oyuncularından biri geliyordu İstanbul’a. Dün ama maçın yıldızı bence Can Akın idi. Akın tek oyun kurucu oynadı maç boyu, çok iyi organize etti takımı, Ender, Tutku ve Lakoviç üçlüsüne de karşı durdu. Yeni transfer Pops Mensah Bonsu takıma uyumu henüz yakalamasa da atletik özellikleriyle Ersin Dağlı ile iyi bir ikili oldu.Ama ben içeri bir transfer daha gerektiğini düşünüyorum. Beşiktaş’ın guard transferi dışında da bir iki takım oyuncusunu kadroya katması gerektiğini de düşünüyorum. Sezon başında Nedim Yücel transferi gerçekleşse, içeride uzun seçeneği daha çok olacaktı. Salonun yarısından çoğu doluydu, taraftar bu kadar eksikle takımına inanmıyordu, ben de biraz umutsuzdum ne yalan söyleyeyim, ama saha içinde mücadele ile her geçen dakika salondaki ambiyans, heyecan, çoşku arttı, özellikle Dağlı’ın bloğu ve Bonsu’nun smaçlarında zirve yaptı.


Galatasaray da ise Lakoviç sezon başından beri eleştiriliyor. Ben ona zaman verilmesi taraftarı idim. Ki son maçlarda da liderliğini üstlenmişti takımın. Ama dün bu görüntüden çok uzaktı. Birçok oyuncu performansının altındaydı, Shipp, Gordon, Cevher gibi. Ben Galatasaray için sezon başından beridir söylediğimi yine tekrarlayacağım, evet çok iyi bir takım oyunu var, ama bazı oyuncular büyük hedefler için uygun değil. Shipp, Gordon, Andriç, Songalia gibi. Ki dün Beşiktaş üç yabancısı ile de Galatasaray’ın önündeydi. Bir cümle de Erceg’e, büyük yetenek o. Yeterince değerlendiremedi şimdiye kadar bunu, dün ise bunun ışıklarını verdi.
Tek gardlı, tek kanatlı Kartal gülen taraftı Sinan Erdem’de.

14 Aralık 2011 Çarşamba

TEKEL, ŞİŞECAM GİTTİ BEYKOZSPOR DA GİTMESİN


Yaşadığı sıkıntılar yüzünden zor günler geçiren 103 yıllık Beykoz Spor Kulübü'ne taraftarlar sahip çıktı; önce oturma eylemi sonuç alınmazsa açlık grevi... Kulübün taraftar grubu, ‘Tekel, Deri Kundura, Şişecam gitti. 4.değerimiz Beykoz Spor gitmesin’ diyor. 1908 senesinde kurulan Beykoz Spor Kulübü, şu aralar zor günler geçiyor. Beykoz Spor Kulübü'nün taraftar grubu Boğazın Yargıçları, kulübün içinde bulunduğu durumun çözümü için önce oturma eylemi başlatacak, bu eylemden sonuç alınamaması durumunda ise açlık grevine gidecekler. Beykoz Spor Kulübü'nün taraftar grubu Boğazın Yargıçları’nın konuyla ilgili açıklaması şöyle:


''Boğazın Yargıçları olarak bu kötü gidişat nedeniyle taraftarlığımızı da unutup kulüp giderlerine ortak olmaya başladık.Yeri geldi son harçlıklarımızla futbolcuya yemek aldık, yeri geldi krampon aldık, lisansları çıkarttık. Malzemeciliğini yaptık. Futbolcuların deplasman giderlerini karşıladık. Alt yapının A‘dan Z‘ye tüm masraflarıyla yeni baştan yapılandırdık. Yaptıklarımızdan gocunmuyoruz. Şartlar zaten bunu gerektiyordu. Keşke daha fazlasını yapabilsek ama artık maddi gücümüz tükendi. Manevi olarak zaten çoktan çökmüştük. ”Hepiniz suçlusunuz. Bu güne kadar çuvaldızı kendimize batırıyorduk ama artık değil. Bu konuda misyonumuzun üstüne çıktık. Beykoz'dan ekmek yiyipte maça gelmeyenide. Seçim zamanı stadlarda,kahvehanelerde Beykoz atkısı takıp oy isteyip seçimden sonra maça gelmeyenide. Siyasi rant için binlerce kişi organize olan fakat bir türlü maça gelemeyen yöre dernekleride. Beykoz ormanlarını, topraklarını parseleyip holdingler kurup takıma 5 kuruş faydası olmayanlarıda. Ülke genelinde popüler derneklerin, partilerin şubesini açıp Beykoz adını tabelaya yazıp, Beykoz‘a uzak olanıda. Oturduğu lüks konakları ayrı bir ilçe zannedenleride. Manzaralarımızı çalıp keyif süren ama Beykoz'dan bi’ haber olan yalı sakinide. Lanet olasıca kulüp binasıdan rant bekleyenide. Alacakları yüzünden kulübe haciz gönderenide.


Biz bunları yazarak hatalarınızla yüzleşin istedik. Kulubün içinde bulunduğu durum belkide yeni bir fırsat. Gelin suçunuzu temizleyin. Örtbas etmeyin temizleyin. 3 büyük değerimiz ; Tekel, Deri Kundura, Şişecam gitti. 4.süde gitmesin. Tarihte Beykozu düşüren insanlar olarak yargılanmak istemiyorsanız sorumluluklarınızı yerine getirin. Beykoz Spor'un (Futbol,Basketbol,Voleybol,Boks,Kürek,Yüzme) neden bu hale geldiğini özetlemeye çalıştık. 14 Aralık Çarşamba Günü Saat 19:08 başlama saatiyle 5 gün süreyle otuma eylemine ve imza kampanyasına başlıyoruz. Sonrasın da 7 Ocak gününe kadar herhangi bir gelişme olmadığı takdirde açlık grevimiz başlayacaktır.''



8 Aralık 2011 Perşembe

BİR ÜÇLÜK DE KİRLİ KÖMÜR SANTRALLERİNE




Dün Anadolu Efes ile İtalya'nın E. Armani Milano takımı arasında oynanan maçta Anadolu Grubu'nun kömürlü termik santral planlarını protesto vardı. Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanan maçta pota arkasında üzerinde 'Bir üçlük de kömüre karşı at' yazılı bir pankart açan eylemciler, Efes Pilsen'in sahibi olan Anadolu Grubu'na mesaj gönderdi. Maç çıkışında eylemcilerden biri, Anadolu Grubu Başkanı Tuncay Özilhan'a Greenpeace'in kömürün zararları ile ilgili hazırladığı raporu teslim etti. Anadolu Efes basketbol takımı, Anadolu Grubu'nun spor alanındaki sağlıklı ve temiz bir gelecek vizyonunun yüzü. Özilhan, Efes sevenlere temiz enerji ve karbon azaltım hedefi mesajları verirken, kirli bir kömür santralini Türkiye'nin tertemiz, el değmemiş kuzey sahillerinden olan Gerze'ye dikmeyi planlıyor.


Tuncay Özilhan'ın kömürlü termik santral kurma planından vazgeçmesi için imza kampanyasına katılın. http://bukapaginaltinda.org

PANKARTLARIN DİLİ



Ee tabii bu da bir seçenek :)

7 Aralık 2011 Çarşamba

PANKARTLARIN DİLİ



AdanaDemirSpor tribünlerinden, Şehrin Asi Çocukları'ndan engellileri görmezden gelen siyasete ve siyasetçilere...

6 Aralık 2011 Salı

O FUTBOLUN SOCRATES'İYDİ








Futbolunu çok biliyorum diyemem. Sadece dünya kupası belgesellerinden aşinayım gollerine. Ama hikayesini ilk duyduğumdan beri futbol aleminde en saygı duyduğum insanlardan biriydi Socrates.Onun için futbolun CHE’si denir. Çoğu yönüyle doğrudur, benzerlikleri vardır. Ama o diğer yandan da kimseye benzemeyecek, benzetilecek bir kişilikti. Futbolun Socrates’i idi o. Öyle ki Sócrates, Corinthians Demokrasisi adlı bir özgürlük hareketine 1980’lerin başında öncülük etmişti. Sócrates 1954 doğumlu.Botafogo’da başladığı kariyerinin ilk zamanlarında bir yıldız olamadığı gibi Brezilya milli formasını da 25 yaşına kadar giymeyi başaramamış. Üstün top kontrolü ve futbol zekası sayesinde dikkat çeker. Doktor lakabını alır. Zico’lu, Falcao’lu efsane takımın kaptanlığını yapar. Corinthians’a kattıklarıyla efsane olur.Corinthians Brezilya’da işçi sınıfı tarafından kurulan ve sahiplenilen bir külüp. Takım siyasi mahkumlara özgürlük talep eden bir pankartla da maça çıkmıştı zamanında. Sócrates, Corinthians Demokrasisi adlı özgürlük hareketine 1980’lerin başında öncülük etmişti. Amaç ordu baskısı altında yaşayan Bezilya halkına mesaj vermek, uyandırmaktı. Kaptanları Sócrates tarafından yönlendirilen futbolcular kendileriyle ilgili konularda yönetimin emirlerini dinlemektense her şey için oylama yapıp ona göre karar almaya başlamışlardı. Sahaya dev demokrasi pankartlarıyla çıkıyorlardı.Corinthians da milyonların kalbinde değişmez sağlam yerini elde ediyordu.

Her zaman bir fener, yol gösteren bir fener olacak kalacak Socrates, büyük gerçekten büyük futbolcu Socrates. 
 

PANKARTLARIN DİLİ



Ukrayna'ya İnönü Stadı'nda bu pankartla tepki gösterilecek. (DeWe Erol'dan)

UKRAYNA'DA YAŞANAN FUTBOL İÇİN HAYVAN KATLİAMINA DUR DE





2012 Avrupa Futbol Şampiyonasının yapılacağı Lysychansk (doğu Ukrayna) şehrinde hayvanlar vurulup canlı canlı yakılıyor. Ukraynalı yetkililer mobil bir krematoryum kullanarak kısırlaştırılmış hayvanları imha ediyor. Köpek yakalayıcıları ve şoförlerden oluşan mobil ekip hayvanları vurmak için silahlı geziyor. Mobil krematoryum diğer şehirlere ve ilçelere de kiralanıyor. Yakalanan hayvanlar 900 derecelik fırınlara canlı canlı atılıyor. Şehir sakinlerine göre köpekler ve kediler diri diri yanıyor. Ukraynalı hayvan hakları aktivistleri bu uygulamayı bir yıldan fazla bir süredir protesto ediyor, UEFA başkanı Michel Platini ülkeye yaptığı ziyarette Ukrayna’nın bu uygulamasından memnun olduğunu belirtti. Fakat gelen tepkilerden sonra UEFA ve FİFA'dan Ukrayna'ya uyarı geldi. Ama bu uyarıya kadar binlerce hayvan katledildi. Bunun hesabını kim nasıl verecek? Artık önemli olan bundan sonraki katliamları durdurmak olacak. Şampiyonanın Ukrayna tarafındaki maçları izlemeye vicdanım elvermeyecek büyük ölçüde bu yaz.




PANKARTLARIN DİLİ



Bir pankartı anlamlı kılan özelliklerden birisi de insanı gülümsetmesi. İşte Trabzon tribünlerinden gülümseten bir çalışma :)

PANKARTLARIN DİLİ





"Bize her yer ...." ve "burdan çıkış yok" klişelerine karşı en iyi ve esprili cevap İBB taraftar grubu Boz Baykuşlar'dan geldi.

29 Temmuz 2011 Cuma

LUCESCU 66 YAŞINDA





“(Türkiye için)Burası Çavuşesku’nun Romanya’sına döndü”

bırak
pardesün buruşuk kalsın luçe
bırak
konuşsunlar
zaten onlar hep konuşurlar

bırak
pardesün buruşuk kalsın luçe
sen onu örtecek
terli bir sırt
bulursun

Vedat Özdemiroğlu

RAHAT BIRAKIN RONALDO'NUN GÖBEĞİNİ



Gün geçmiyor ki basınımızda "Bu ne hal Ronaldo" başlığı atılmasın. Ronaldo göbeğiyle ilgili haber çıkmasın. Rahat bırakın artık onu, rahat bırakın onun göbeğini. İstediği gibi yaşasın. Hala haber değeri mi görüyorsunuz Ronaldo'nun göbeğinde.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

AMY....



Bir tekerleğin ağırlığını
ayak izlerinde görmektir yalnızlık
Yalnızlık düşen bir bardak sesidir,
dönüp baktığın.
kırılan bir şarap şişesidir ya da
ağzındaki cümleyi kana bulayan

Yalnızlık hadi gidelim'dir çoğu kez,
hadi n'olursun

(Hasan Ali Toptaş - Yalnızlıklar kitabından)


22 Temmuz 2011 Cuma

TOP ÇİZGİYİ GEÇTİ Mİ GEÇMEDİ Mİ? İŞTE TÜM MESELE

Kale çizgisi teknolojisi futbolda kullanılsın mı kullanılmasın mı? Bu konuda tartışmalar son yıllarda dünya futbol gündeminde üst sıralarda yer alırken, bu konuda geliştirilen teknolojiler FIFA tarafından test ediliyor.



Aslında işe yarar bir sistem gibi görünüyor ama bu teknolojiye muhalif görüşler de var. Bu görüşler arasında sistemlerin pahalı olmasının ülke, bölge ve ligler arası eşitsizlikleri doğurabileceği ifade ediliyor.


Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA), kale çizgisi teknolojisi testlerine Eylül ayında başladı. Şu anda dokuz sistem test ediliyor. FIFA’dan yapılan açıklamaya göre, tamamı Avrupalı 9 şirket sistemlerinin testi için FIFA’ya başvurmuştu.


Açıklamaya göre, Eylül-Aralık aylarındaki testlerin sonuçları 2012′nin Mart ayında futbol oyun kurallarını belirleyen Uluslararası Futbol Birliği Kurulu’na (IFAB) sunulacak. IFAB, en iyi sistemleri ikinci deneme turuna davet edecek. IFAB, bu alanda teknoloji sağlamaya aday şirketlerden topun çizgiyi geçip geçmediğini bir saniyede doğrulayıp hakeme bildirecek çözümler üretmelerini istiyor.


Kale çizgisi teknolojisi aslında eskiden beri konuşulan bir konu. Ancak konu bariz hakem hatalarının damgasını vurduğu 2010 Dünya Kupası’nda yeniden gündeme geldi. Kupada ikinci turda İngiliz Frank Lampard’ın 38. dakikada takımı Almanya’ya karşı 2-1 yenik durumdayken attığı şutta topun kale çizgisini geçtiği net bir şekilde görülmüş, ancak Uruguaylı hakem Jorge Larrionda topun kale çizgisini geçmediğine karar vermiş ve pozisyonda gol kararı çıkmamıştı. Maçı Almanya 4-1 kazanırken, İngiltere kupaya veda etmişti.


Özellikle bu maçtan sonra alevlenen tartışmalar üzerine normalde futbolda teknoloji kullanımına karşı olduğu bilinen FIFA Başkanı Sepp Blatter konunun yeniden gündeme alınacağını söylemiş, ancak IFAB Temmuz toplantısında bu konuyu gündemine almamıştı.


İlk olarak kriket ve teniste kullanıldı


Esasında bu teknoloji ilk olarak kriket ve tenis sporunda kullanılmaya başlanmıştı. Teniste kullanımı, Amerikan Açık Turnuvası’nda 2004 yılında yaşanan bir tartışmanın devamına uzanıyor. O yıl Serena Williams’ın elendiği bir maçta, hakemin kararının yanlış olduğu görüntü tekrarlarından anlaşıldı. Karar daha sonra değiştirilmedi, ama tenis sporu 2006 yılında bu teknolojiyi kullanmaya başladı. Top ve çizgi ilişkisinin çok önemli olduğu sporda denemeler başarılı oldu ve uygulamaya geçildi.


Cairos ve Hawk-Eye gibi şirketler, çizgi denetimi teknolojisi üreten önemli şirketlerin başında geliyor. Kamera sistemleri yardımıyla topun çizgiyi geçip geçmediğini belirleyen İngiltere merkezli Hawk-Eye ile özel yongalar yardımıyla aynı tespitleri yapabilen Almanya merkezli Cairos, yeni teknolojilerin hakemlere yardımcı olabileceğini söylüyor.


Bu şirketler, geçtiğimiz yıl FIFA’nın teknolojinin kullanımına muhalif tavrını gözden geçirmesi gerektiğini söylemişlerdi. Cairos’un yöneticilerinden Christian Holzer, ”Yüzde 100 doğru veri sağlayan bir teknoloji kullanıyoruz, bu da oyunun daha adil olmasını sağlıyor” demişti.


Kale çizgisi teknolojisinde kameraların ve manyetik alanların yardımıyla, sinyal yayan algılayıcıların monte edildiği futbol toplarının kale çizgisini geçip geçmediği anlaşılabiliyor. Futbolcular ve teknik direktörler bir süredir hakemlerin verdiği tartışmalı gol kararlarının ardından bu teknolojilerin kullanılması gerektiğini savunuyorlar.


Her iki yarı sahada çizgiler, köşe noktaları ve kalelerin üzerinde olmak üzere altışar kamera yerleştiriliyor. Saniyede 500 kare geçişiyle futbol topunun hareketlerini izleyen bu kameralardan aktarılan görüntüler, bir bilgisayar tarafından anında inceleniyor. Eğer topun çizgiyi geçtiğine hükmedilirse, yarım saniye içinde hakemin saatine ya da kulaklığına sinyal gönderiliyor.


Teknolojinin pahalı olması bölgeler arası eşitsizlik doğurabilir mi?


Bu teknolojinin kullanımına karşı çıkanlar gerekçe olarak sistemin pahalı olmasını öne çıkarıyor. Dünya kupası maçlarıyla yerel lig maçlarında aynı teknolojinin yer almamasının futbolun evrenselliğini ve doğallığını etkileyeceğini savunuyorlar. Ya da herhangi bir ülkede sistem üst ligde kullanılırken, alt liglerde uygulanamamasının ülke içi eşitsizlikler doğurabileceğini belirtiyorlar. Şirketler ise buna çözüm olarak sponsorluk sistemini öneriyorlar.


Dilerseniz bu tartışmayı gündeme getiren unutulmaz maçlardan birkaç tanesini yeniden hatırlayalım:


Fenerbahçe-Beşiktaş
Yıl: 1991




Son dakikası içerisindeki olaylarla unutulmazlar arasına giren maç. Yan hakemin Fenerbahçe kalecisi Engin İpekoglu ile arasındaki unutulmaz diyalog ve Engin’in milyonlar önünde televizyonda ettiği küfürle bir kere daha futbol dünyasına damgasını vurmuştu. Kadıköy’deki maçın tartışması yıllarca sürdü. Top çizgiyi geçti mi geçmedi mi konusu hala tartışılır.


İngiltere – Almanya Dünya Kupası Finali
Yıl: 1966




98 bin kişilik ünlü Wembley Stadı, yıllardır konuşulacak dev final için hazırdı. Almanlar Haller’in golüyle maça başladı. İngilizler Hurst ile hemen cevap verdi. Maç uzun süre 1-1 devam etti. İngiltere 78. dakikada Peters ile 2-1 öne geçti. Almanya 89. dakikada Weber ile golü bularak durumu 2-2 yaptı. Maç artık uzatmalara kalmıştı. 101. dakikada İngiliz Hurst, sağdan gelen ortaya mükemmel vurdu. Top önce üst direğe, sonra da tam kale çizgisinin üstüne vurup dışarı çıktı. İsviçreli hakem Gottfried Dienst, yardımcısının kararıyla golü verdi. Ancak top çizgiyi geçmemişti. Almanlar itiraz etse de, kararın artık geri dönüşü yoktu. Ev sahibi İngiltere ilk kez dünya kupasını kazanmanın sevincini yaşıyordu.


İngiltere – Almanya Dünya Kupası maçı
Yıl: 2010




Yine bir İngiltere-Almanya maçı. 2010 Dünya Kupası ikinci tur maçında Almanya ve İngiltere karşı karşıya. Mücadele Almanya’nın 4-1′lik üstünlüğüyle sona erdi. Fakat maç 2-1 iken, 38. dakikada yaşanan pozisyon maçın skorundan daha çok konuşuldu. Maça iyi başlayan Almanya, 21 ve 32. dakikalarda bulduğu gollerle İngiltere karşısında iki farklı üstünlüğü yakaladı. Üçüncü gol için rakip sahada pres yapan Almanlar, 37. dakikada bir anda topu filelerinde gördü ve İngilizler umutlandı. Panzerler golün şaşkınlığını yaşarken, Lampard kimsenin beklemediği bir anda ceza sahası dışından sert vurdu ve top önce üst direğe çarptı, ardından kale çizgisinin yaklaşık 20 – 30 santim içine düştü.İngilizler seviniyordu, ancak hakem topun çizgiyi geçmediğini belirterek oyunu devam ettirdi.


Beşiktaş – Karabük Süper Lig maçı
Yıl: 2011




İçinde bulunduğumuz yıldan taze bir örnek. Beşiktaş’ın Portekizli oyuncusu Hugo Almeida’nın şutunda top, kale çizgisini yaklaşık 30 santim geçti ve dışarı çıktı. Hakem golü vermedi. Bu pozisyon üstüne tartışmalar aylarca sürdü.

AKLANANA KADAR KUPAYI İADE, EN DOĞRUSU



21 Haziran 2011 Salı

BUGÜN GÜNLERDEN NE?










Javier Bardem’in yüzünü güneşe vererek güvertedeki koltuklara yayıldığı sahnesinin bulunduğu afişiyle sürekli gözüme takılan ama bir türlü edinip izleyemediğim bir filmdi “Güneşli Pazartesiler”. Dün sonunda izledim bu muhteşem filmi. Sadece izlediğim en iyi işçi filmlerinden biri olmadı Güneşli Pazartesiler, aynı zamanda gördüğüm en iyi filmlerden de biri oldu. İspanya’nın liman kenti Vigo. Bir işçi kenti. Barcelona veya Madrid gibi süslü değil hatta eski Komünist blok şehirlerini andıran yapılar dikkat çekiyor. Çok turistik bir şehir gibi görünmeyen Vigo’da, en başta keyfine düşkün orta yaşlı birkaç serseri sandığımız işsizlerin hikayelerine, dünyalarına, acılarına, sevinçlerine, hayatla inceden inceye dalga geçişlerine tanık oluyoruz.


Santa, Jose, Lino, Sergei ve Amador, Rico’nun barında sürekli buluşup içki içerek arkadaşlık ediyorlar. Bu gruba, Rico’nun kızı Reina da sık sık katılıyor. Grubun ortak yanı, kapatılan bir tersanede çalışmış olmaları ve burdan haksız şekilde atılmışlıkları. Bu loş barda içerek ve saatlerce konuşarak vakitlerini geçiriyorlar. Karizmatik aylak Santa’nın başı, kırdığı bir sokak lambası nedeniyle mahkeme ile dertte. Ama orada esas dertte olduğu lamba değil tabii, onu işsiz bırakan sistemle derdi. Jose işsiz kaldıktan sonra, çok sevdiği karısı ile problemler yaşıyor. Jose, karısının çalışıp kendisinin çalışmıyor oluşunu bir gurur meselesi haline getiriyor. Lino umutsuz iş başvurularından bir türlü sonuç alamıyor, yaşlılık hissinin altında eziliyor. Amador her şeyi boşvermiş, kendini içkiye vermiş. Sovyetler Birliği’nde astronot olmak üzereyken, Sovyetler’in çökmesi üzerine kendini İspanya’da bulan Sergei ise anlattığı hikayelerle hem güldürüyor hem de sosyalizm/komünizm üstüne düşündürüyor.


Muhteşem oyunculuklarla, gerçek mi gerçek karakterleriyle, hikayesiyle başyapıtsal bir film Güneşli Pazartesiler. Film, İspanya’nın 2003 yılı Oscar adaylığını da elde etmişti.


Ve tabii karakterlerin ortak tutkularından biri futbol. Bir inşaatın tepesine çıkıp sahayı yarım gören bir açıdan maçı izlemeleri, göremedikleri tarafta olan golü görmeyip tribünlerde sevinen taraftarları görüp sevinmeleri, golü kimin attığını tahmin etmeye çalışmaları filmin unutulmaz sahnelerinden sadece biri.

ÇOK GÜZEL BİR FORMA TASARIMI




İzlediğim ve çok beğendiğim bir blog Şairler Parkı bloğu. sairlerparki.blogspot.com. Bu blogda paylaşılan bir forma tasarımı çok hoşuma gitti. Gerçekten böyle bir forma üretilse, eminim en gözde taraftar forması haline gelecektir.

10 Haziran 2011 Cuma

BJK BFK OLMASIN DİYE

BJKBasket.org ve Kartalbasket.org önderliğinde basketbol şubesi başta olmak üzere diğer amatör şubelerin durumu ile ilgili geçtiğimiz günlerde bir mail kampanyası başlatılmıştı. Halen yönetimden bir ses, bir açıklama yok. O zaman bu mücadeleyi sürdürmenin gerekliliği ortada. Beşiktaş Jimnastik Kulübü, sadece tek bir branşta faaliyet gösteren Beşiktaş Futbol Kulübü olmasın diye.

“Sezonun sona ermesiyle birlikte, Amatör şubelerin durumu içler acısı bir hal aldı.Basketbol şubesi Cola Turca ile sponsorluk antlaşmasının sona ermesiyle, yeni sponsor arayışları içine girmiş durumda. Son yaşanan gelişmeler doğrultusunda, Ezeli rekabetin iyice gerisinde kalmamız söz konusu. Bu duruma taraftar olarak artık bir dur deme zamanı geldiğini düşünüyoruz. Beşiktaş’ın Basketbol siteleri olarak, Basketbol takımlarımıza daha fazla yatırım yapılması için ortak bir mail kampanyası başlatmayı uygun bulduk. Bu bağlamda Taraftarlarımızdan, Başkanımız Yıldırım Demirören’in taraftarın Basketbol’a olan ilgisini daha iyi görmesi ve Basketbol şubesi bütçesinin rakiplerimizle aynı koşullara getirilmesi için aşağıda yazılı olan metni, bilgi@besiktasjk.com.tr adresine E-mail atmalarını rica ediyoruz.Ülkemizin en eski spor kulübü olan Beşiktaş’ımızın kuruluş amacı, spor yapan ve sporla ilgilenen sağlıklı nesiller yetiştirip, birçok spor dalında öncü kulüp olmaktır. Bunun en güzel kanıtı tarihi boyunca sadece kulübün futbolda değil diğer branşlarda da kazandığı şampiyonluklar ve yetiştirdiği başarılı sporculardır. Dünyaca ünlü kulüplere baktığımızda sadece futbol odaklı başarı peşinde koşmadıklarını, basketbolda da başarı için çaba sarf ettiklerini görmekteyiz. Dünya kulübü olmak ve Beşiktaş’ın marka değerini arttırmak için sadece futbol odaklı düşünülmemelidir.Ülkemizdeki durumu gözlemlersek, sponsorların da katkısıyla ezeli rakiplerimiz bunun farkına varmış ve artık futbol dışı branşlara bu şekilde yaklaşarak atılım içerisine girmişlerdir. Buna ilaveten sadece basketbolda faaliyet gösteren ve sponsor gücünü iyi kullanıp planlı bir altyapı ile öne çıkan kulüplerde mevcuttur. Hiçbir zaman unutmamız gereken bir şey vardır ki, kulübümüzle övünürken sadece futbol ile değil, diğer branşlardaki başarılı sonuçlar ile de gururlanmak istiyoruz. Fedakârlık yapmaya hazır ve bilinçli bir taraftarlar olarak, kulübümün basketbol branşında da başarıyı kovalayan istikrarlı bir yapıda olması en büyük temennimizdir.Bu doğrultuda Sayın Başkan Yıldırım Demirören başta olmak üzere, yönetim kurulundan en büyük beklentimiz, basketbol şubesine daha çok yatırım yaparak ve daha planlı hareket ederek kulübümüzün hak ettiği başarıları kazanması için gereğini yapmalarıdır."

SADECE FUTBOLA ÖNEM VERİP DİĞER SPOR DALLARINI DÜŞÜNMEYEN BİR KULÜP YAŞAYAMAZ




Geçen hafta Yıldırım Demirören'in BJK TV'de yaptığı "En önemli gider kalemimiz amatör branşlar" açıklaması sonrası, amatör şubelerin Beşiktaş'taki geleceği konuşulurken benzer nitelikte bir haber de Katalanya'dan geldi.



Barcelona yönetiminin bütçe dengesini oluşturmak için amatör şubeleri hedef alması, yüzlerce sporcuyu harekete geçirdi. Nou Camp Stadı önünde toplanan amatör sporcular yönetimi protesto etti.



La Liga'da son 3 yıldır şampiyon olmasına; bu süreçte 2 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kazanmasına karşın, Barcelona'nın mali tablosu çok içaçıcı değil. Kulüp son 12 ay içinde, yine de 21 milyon euro zarar etmiş. Toplam borç ise halen 370 milyon euro civarında.



Böyle olunca da Katalan ekibinin yönetimi, gelir-gider dengesini sağlamak için amatör şubelerde bütçe kesintisine gitme kararı aldı. Beyzbol şubesi kapatıldı; çim hokeyi, rugby ve sürat pateni gibi şubelerinin de sadece bölgesel turnuvalara katılmasını kararlaştırıldı. Amatör şubelerde görev yapan yetkililer ve genç sporcular, bu durumu protesto etmek için ünlü nou camp stadının önündeydi. Özellikle beyzbol şubesinin kapatılması büyük tepkiyle karşılanmış. Protescular, amatör branşlara büyük haksızlık yapıldığı görüşünde. Oyunculardan biri şöyle diyor: "Yönetim kurulu adaletsiz bir karar aldı. Futbol takımını yaşatmak için, beyzbol şubesini kapatmaya ve diğer amatör şubelerin bütçesini kısmaya hakları yok. Beyzbol takımımız birinci lig'de mücadele ediyor ve Avrupa'nın en iyi takımlarından biri. Böyle bir takımı ortadan kaldırmak aptalca. Sadece futbola önem verip; diğer spor dallarını düşünmeyen bir kulüp asla yaşayamaz"



Barcelona'nın kapatılan beyzbol takımı, 2007 ve 2008 yıllarında üst üste 2 kez Avrupa Şampiyonu olmuştu. Sürat pateni şubesi üyelerinden Carlota Rivero ise bütçeyi dengelemek için asıl sorumluluğu futbolcuların üstlenmesi gerektiği görüşünde. Rivero; "Masrafları kısmak istiyorlarsa, futbolcuları sürekli 5 yıldızlı otellerde konaklatmasınlar. Bu otellerde bir odanın geceliği 1700 Euro... 3 yıldızlı bir otelde konaklamak futbolcuları öldürmez. Onlar bize destek verirse, biz de spor yapmaya devam edebiliriz" diye konuştu.


Gösteri sonunda, bütçe kısıntısından doğrudan etkilenen sporcular, aralarında imza toplayıp yönetime gönderdi.

24 Mayıs 2011 Salı

TAKIM ATKILARINI SİYASETE ALET ETMEYİN EFENDİLER







Seçim yaklaşıyor. Liderler her gün birbirine kabadayıca çıkışlarla bağıra çağıra siyaset yapıyorlar, veya yaptıklarının adının siyaset ve politika olduğunu zannediyorlar. "Namertsin, çık karşıma" nidaları meydanları kaplıyor.


Liderlerin diğer bir ortak özelliği daha var. Hangi şehirlere gitseler, hemen o şehrin futbol takımının atkısını boyunlarına dolayıveriyorlar. Hakkarispordan, Zonguldakspora, Kırıkkalespordan Kastamonuspor'a.


Merak ediyorum liderlerimize sorsak mesela Zonguldakspor kaçıncı ligde diye, bilirler mi acaba?


Bir dönem meydanlarda Tansu Çiller hangi şehire gitse, "şehrinizin takımı birinci lige çıksın mıııı" diye vaatler verirdi. Bugünkü liderleri gördükçe Çiller'i anımsamamak elde değil.





14 Nisan 2011 Perşembe

BİR ZAMANLAR BELEŞTEPE


Son olarak Beşiktaş-Gaziantepspor maçında Beleştepe'de maçı izleyenler şanslıydı. Üç gol de aynı kaleye oldu. Bu kale de Beleştepe'den görünen kaleydi. Bir zamanlar ise Beleştepe'den izleyenler iki kalede de olan golleri bir şekilde görme şansına sahip oluyordu.

6 Nisan 2011 Çarşamba

WESTFALEN ŞAMPİYONLUĞU BEKLİYOR





Borussia Dortmund son birkaç haftadır tekliyor ama bu hafta Hannover'i kolay geçtiler. Ligin bitimine 6 hafta kala 7 puanlık bir avantajları var.


Eğer şampiyon olurlarsa, büyük özlem dinecek. Şampiyoluk kupasını ise 14 Mayıs'taki Eintracht Frankfurt maçında alacaklar, yani ligin son maçında. Dortmund'un 51.000 kombine bilet sahibi var. Yaklaşık 8 bin kişilik yerin de konuk Frankfurt'a verileceğini düşünürsek, 20 bin bilet de satılmayı bekleyecek. Kulübe bu 20 bin bilet için şimdiye kadar tam 350 bini aşkın talep geldiği söyleniyor.


Sadece Avrupa'da değil benim dünyada en etkilendiğim tribünler Dortmund'unki , izlerken en keyif aldığım stadyum Westfalen. Bu muhteşem ambiyansa şampiyonluk çoşkusu her zaman çok yakışıyor.

DORTMUND ŞAMPİYONLUĞU BEKLİYOR.

30 Mart 2011 Çarşamba

ARDA TURAN’DAN FARKLI BİR HAREKET BEKLENEBİLİRMİYDİ Kİ?


Dünkü Türkiye-Avusturya ulusal futbol takımları maçı. Kısır geçen bir maçta, araya atılan topu ayağına alan Arda Turan pozisyonu değerlendiriyor, golünü atıyor. Türkiye rahatlıyor. Arda golün sevinciyle kenara koşmaya başlıyor. Ona doğru koşan takım arkadaşları. Sonra bir kolu kalkıyor Arda’nın, sonra da bir kolu hafif büğülerek. Bir hareket yapıyor Arda Turan, sanki hesap istiyor, bir cafeye oturmuş kahvesini içmiş de kalkmak istercesine. (Hareketin fotosunu koymadım özellikle, bundan 5-6 saniye öncesinin fotosu yukarıdaki) Yok ama bu hareketin anlamı başka, bu yıllar önce Emre Belözoğlu’nun bir Macaristan maçı sırasında basın tribününe yaptığı kol düzeyi yüksek hareketin birazcık yumuşatılmış hali sanki. “Golü attım işte, beni eleştirenler nerde” hareketi Arda’nınki. Ya da otosansür uygulamayalım, “i.. basın, bunu da yazın” hareketi. Arda Turan’dan farklı bir davranış beklemek mümkün mü? Yıllarca önünde oynadığı, tezahüratlarını duyduğu tribünler “i.. basın bunu da yazın”larla inlemedi mi? Arda Turan’ın takımdaki agabeyleri, teknik direktörleri, federasyon başkanları motivasyonunu basına karşı intikam alma ile sağlamadı mı? Bu ortamda yetişen Arda Turan da tabii böyle davranacaktı. Basın çok mu masum, kesinlikle değil, hatta Türkiye’de spor basını İngiltere’deki tabloid basının düzeysizliğinde. Ama büyük futbol yıldızları kişisel hırslarına yenilmeyen, motivasyonlarını intikami bir hırstan almayanlardır. Arda Turan büyük bir yetenek, ama büyük bir futbolcu olmaya anlaşılan daha var.

28 Mart 2011 Pazartesi

GEÇERLİ OY SAYISI: 88.530


Tarih:27 Mart 2011

Yer: Sporting Lisbon Seçim Kongresi

Gerçekleşen Olay: Kongre ve seçim Geçerli Oy Sayısı: 88.530


Şu kesinlikle görünüyor ki, bizim kulüpler gibi bir kongre, bir adam, bir lider, bir lise kulübü değil Sporting Lisbon. Türkiye'de ise taraftarın, sokaktaki taraftarın hiçbir söz hakkı, bundan da öte kulübe üye olma hakkı yok.


Bir gün bizde de böyle bir tablo olur mu?

SİLİKOZİS HASTALARIYLA DAYANIŞMA: "FARKINDAYIZ, KARŞI DURACAĞIZ"


Galatasaray ve Fenerbahçe’nin muhalif taraftar grupları Tekyumruk ve FenerbahChe, Silikozis hastalığına yakalanan kot kumlama işçileri ile dayanışma amacıyla ortak bir futbol turnuvası düzenledi. Tekyumruk, FenerbahChe, Forza Livorno, Spor-Sen, İstanbul Tabipler Odası, Gazi Mahallesi Bayan Futbol Takımı, Darıca Kültür Derneği ve basın emekçilerinden kurulan bir takım olmak üzere toplamda 8 takımın katıldığı turnuva Çamlıca Gülhan Spor Tesisleri’nde gerçekleştirildi. “Farkındayız, karşı duracağız” başlıklı basın açıklamasında, kot kumlama işçilerinin yaşadıkları trajedi anlatıldı. Turnuvanın başlangıç vuruşunu Galatasaraylı eski futbolcu ve Spor-Sen Genel Başkanı Metin Kurt yaptı. Ses sanatçısı Yasemin Göksu’nun da katılarak destek verdiği turnuvayı finalde Spor-Sen takımını yenen Darıca Kültür Derneği kazandı.

İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE


16 Mart 2011 Çarşamba

İNÖNÜ YIKILSIN, YERİNE NÜKLEER YAPILSIN


Çarşı yine söyleyeceğini en çarpıcı biçimde söylemiş. Hem halka nükleer yalanlarını yutturmaya çalışan Başbakana, hem Gökkafes'e ve Swiss Otel'e gücü yetmeyeceği için gözünü Şeref Bey Stadı'nın olduğu yere diken Ertuğrul Günay'a sevgilerini de iletmiş.

BUNA DA MI SARI KART!!!



Hulk, şu anda sadece Portekiz Ligi’nin değil Avrupa’nın da en sıcak ve en gündemde golcülerinden biri. Hulk Porto tarafından transfer edilmeden önce Japonya'da Consadole Sapporo, Kawasaki Frontale ve Tokyo Verdy formalarını giymişti. Hatta Porto'yla Şampiyonlar Ligi çeyrek finali oynamadan 14 ay önce Japonya 2. Ligi'nde forma giyiyordu.


Hulk, bu yüzden vefasını görmek istemiş Japonya’ya. Büyük bir felaket yaşayan Japonya’ya formasının altından bir mesaj göndermek isteyen Hulk, takımının deplasmanda União de Leiria'yı 2-0 mağlup ettiği maçta attığı golden sonra formasını çıkardı ve "Japonya, kalbim ağlıyor" yazısını ekranlara doğru gösterdi.


Bu vefalı davranışın ödülü ise sarı kart oldu. Evet kural böyle, ama bu kuralı artık sorgulamak. Sorun kuralda yani. Bence bu madde acilen ortadan kaldırılmalı.

PANKARTLARIN DİLİ


Son dönemde Galatasaray tribünlerinde çok nokta atış diyebileceğimiz pankartlar açılıyor. Geçen haftalardan bir pankart bu. Dakikalarca "Yönetim İstifa" diye bağırmaktan kesinlikle çok daha etkili.

9 Şubat 2011 Çarşamba

BİR KULÜP YOK OLUYOR




Yıllarca devlet tarafında kullanıldı Diyarbakırspor. Bazen süper lige çıksın, bazen küme düşmesin diye devreye girildiği oldu, bu doğal olarak sevimsiz görüntü verdi dışarıya. Diğer yandan kulüp Türkiye’nin neresine gitse ırkçı sloganlarla ve şiddetle karşılaştı. Bunu gören sporcular, bu kulüpte oynamaktan çekindiler. Zamanla devletin kulübü kullanma projesi başarısızlığa uğradı. Haklarını isteyen Kürt halkını uyutmak için bir araç olamayacaktı Diyarbakırspor. Son zamanlarda kulüp büyük sıkıntılar çekiyor. Kulübe kimse sahip çıkmıyor.


Sıkıntılı günler geçiren Diyarbakırspor’da futbolcular, Bank Asya 1. Lig’de Altay karşısındaki kritik maçta ilginç bir protestoya imza attı. Yeşil kırmızılı sporcular da yaşadıkları krizden kurtulamadıkları için maç başlayınca yere çöküp protesto gösterisi yaptı.Yeşil kırmızılılar yaşadıkları krizden kurtulamadıkları için maç başlayınca yere çöküp protesto gösterisi yaptı. Altaylı futbolcular da rakip kaleye gitmek yerine kendi aralarında top çevirdi.


Golsüz beraberlikle sonuçlanan karşılaşmada Diyarbakırsporlu futbolcular, maçın başlama vuruşunun ardından sahanın ortasında yere çökerek yönetime kimsenin aday olmaması üzerine eylem yaptı. Kaleci Osman dahil olmak üzere herkesin şaşkın bakışları arasında futbolcular Alsancak Stadı’nın çimlerine çöktü. Altay’ın başlama vuruşunu yapmasının ardından kendi yarı sahalarının ortasında omuz omuza diz çöken Diyarbakırsporlu futbolcular, 30 saniye boyunca yerden kalkmadı. İzmir ekibinin oyuncuları da meslektaşlarının eylemine saygı duyup rakip kaleye gitmek yerine topu önce kendi aralarında çevirdi, daha sonra rakibe verdi.

BARCELONALI ALVES: İSPANYA'DA IRKÇILIKLA YAŞIYORUM


İspanya, İtalya ile birlikte yeşil sahalarda en çok ırkçılığa rastladığımız ülkelerden biri. Eto'o'nun yaşadıkları hala dün gibi aklımızda.

Brezilya’nın Folha de Sao Paulo gazetesine açıklamada bulunan Barcelonalı Dani Alves de ülkedeki ırkçılıktan şikayet etmiş. Alves, "Maalesef bunlara katlanmayı öğrendim. Bu her maçta başıma geliyor, ancak incinmiyorum. Bana hakaret ediyorlar, bana maymun diyorlar" demiş


Dani Alves, "Bunu taraftar yapıyor. Oyuncular buna karşı. Ailem mutsuz ve şikayetçi. Bunu yapanları cahil insanlar olarak görüyorum ve önemsemiyorum" diyor. Ama tüm bunlarla beraber yaşamak zor. İspanya Birinci Futbol Ligi (La Liga) yönetiminin ırkçılıkla mücadele için çaba sarfettiğini belirten Alves, "Buna rağmen ırkçılık kontrol edilemez. Hiçbiri bitmeyecek" diye konuşuyor, yani gelecekte bunun çözüleceğine dair umudu da yok.



26 Ocak 2011 Çarşamba

KAPATMAYIN DA MARTILARI DA GÖRELİM


Beklenen onay geldi. Her Mayıs ayında İnönü Stadı'na kazma vuracağız deniyordu yıllardır, bu sefer bu Mayıs'ta yeni İnönü Stadı'nın inşaatına başlanacak gibi görünüyor. Stadla ilgili tartışmalardan biri stadın üstünün kapanıp kapanmayacağı.

Ben stadın üstünün tamamen kapanmaması taraftarıyım. Bilen bilir, İnönü Stadı belki de dünyada en güzel manzaralara sahip stadlardan biridir. Yeni stadın yapısının bu manzarayı kapatmamasını diliyorum ben. Sahadaki kartallar gibi gökte ve boğaz üstünde uçan martıları da görmek istiyorum çünkü. Bazen sahadaki mücadeleden kopup yeşile, maviye de dalmak istiyorum.

SPORA İTİNA VE İSYANLA SİYASET KARIŞTIRILIR






Ne zaman taraftarlar bir eylem yapsa veya pankartlarla fikirlerini dile getirseler, hemen ortaya bir laf atılır. “Spora siyaset karıştırmayın”. Oysa ki spor, hele de endüstrileşmiş haliyle, baştan aşağı politiktir aslında. Ve taraftarların hayatın içinden kişiler olarak siyaset hakkında da bir şeyler söyleme, bağırma, yürüme hakları vardır.


Bu haftasonu da spora itinayla ve isyanla siyaset karıştırıldı. Galatasaray Kulübü'nün Arena Stadyumu açılışında ıslıklandığı gerekçesiyle terk eden ve sonrasında "İyiliğimin karşılığı bu olmamalıydı" diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Beyoğlu İstiklal Caddesi'ndeki eylemde bir kez daha ıslıklandı. Yaklaşık üç bin kişi ellerindeki kırmızı kartı kaldırarak ıslıklar ve sloganlar eşliğinde yürüdü. Taksim Meydanı'ndan Galatasaray Lisesi'ne kadar yürüyen eylemciler "Re re re re ra ra ra Tayyip Erdoğan istifa", "Tayyip stadı al başına çal", "Yaşasın renklerin kardeşliği", "Faşizme karşı omuz omuza" sloganları attı. "Sporda da sinmeyeceğiz, susmayacağız, seyirci kalmayacağız" pankartının açıldığı eylemde Erdoğan'ı padişah kostümü içinde gösteren "Kimse şah değil, padişah değil" ve "Senden büyük halk var" yazılı dövizler dikkat çekti. Taksim Meydanı'nda toplanan eylemciler Galatasaray Lisesi'nin önüne geldiklerinde bir panzer ve lisenin önüne sıralanarak caddeyi kapatmış 50 kadar robot kıyafetli polisle karşılaştı. Ayrıca çok sayıda sivil güvenlik görevlisi yürüyüş boyunca eylemcileri takip etti.


Başbakan’ın Taksim’de yürüyen taraftarlara yönelik sözleri ise yenilir yutulur cinsten değil. “Taraftar dediğiniz kaç kişiydi, kimler tarafından organize edildi. Bunlara bakın. Böyle grupçukların, belli bir siyasi parti tarafından organize edilen bu tür olayların hiçbir zaman bizim futbolseverleri ilgilendiren bir olay olmadığını gönül rahatlığıyla ifade ederim. Onların eline topu verseniz bomba diye karakola götürürler.”


Bu ifadeler, AKP’nin ve başbakanın kendini artık ne derece bir dev aynasında gördüğünü gösterir nitelikte. Kendi görüşlerine yakın olmayan, kendine karşı çıkan veya çıkma ihtimali olan herkese ve her kesime yukarıdan bakma, aşağılama, azarlama isteğinin yansıması bu cümleler.


Eylemde basın açıklamasını okuyan Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası (Spor Emek-Sen) genel başkanı Metin Kurt, başbakanın stadyumun açılışını siyasi bir şova çevirmeye çalıştığını, buna izin verilmeyince de utanç verici bir tavır sergilediğini ifade etti. Kurt, "En küçük bir şiddet içermeyen demokratik bir tepki karşısında iktidar ve yandaşlarının tavrı, aslında nasıl bir ülke ve toplum istediklerini de açık bir biçimde gösteriyor" diye konuştu. Stadın halkın parasıyla yapıldığını ve harcına işçilerin alın teri ve kanının karıştığını kaydeden Kurt, stadın yapımı esnasında hayatını kaybeden işçileri andı ve "Arena stadından dolayı tek borcumuz, başta stadın inşası sırasında hayatını kaybeden işçi kardeşlerimiz olmak üzere emekçi halkımızadır. Bu stat halkın parasıyla, emekçinin alın teri ile var edilmiştir, kimsenin babasının malı değildir" dedi.


Eyleme Galatasaray dışında pek çok futbol takımının taraftar grupları ve çeşitli sendika temsilcileri ve çalışanları da destek verdi. Eyleme katılanlar arasında Galatasaray'ın Tek Yumruk Galatasaray Grubu, Beşiktaş'tan Halkın Takımı ve Çarşı grupları, Fenerbahçe'nin Fenerbahche Grubu, DİSK İstanbul Temsilcileri, UPS işçileri, TÜRK-İŞ sendikası temsilcileri de vardı.