24 Şubat 2012 Cuma

PANKARTLARIN DİLİ



Dumanlı kentin puslu çocuklarından. Çok yaşa Karabük.

20 Şubat 2012 Pazartesi

BİR ERGİN ATAMAN YAZISI



Beşiktaş Milangaz, haftasonu Konya’da düzenlenen Spor Toto Türkiye Kupası maçları sonucunda Türkiye Kupası’nı tarihinde ilk defa Beşiktaş’a getirdi. Bu başarının, bu büyük başarının mimarlarından biri belki de en önemlisi Koç Ergin Ataman oldu. Büyük bir başarı diyorum, niye? Birçok sebebi var bunun. Çünkü Beşiktaş sezon başında büyük bir belirsizlik yaşıyordu. Sponsor belli değildi. Başkan amatör şubelerin büyük bir maddi yük getirdiğini söylüyordu konuşmalarında. Rakipler bir bir dünya yıldızlarını getirirken Beşiktaş’ta henüz hiçbir transfer olmamıştı. Geçen yılın toplama takımından birkaç oyuncu geride kalmış, onlar da yönetimle sorun yaşıyordu. Geçen sene takımı sırtlayan isimlerden Serkan Erdoğan üstelik de en ciddi rakiplerden biri olan Banvit’e gitmişti. (Aynı Serkan, kupa finalinde Beşiktaş’ın karşısına çıkacaktı) Sponsor uzun süre bulunamadı, en sonunda Demirören Milangaz’ı basket takımına sponsor yaparak bir nevi takımın bu sezonunu kurtardı. Birçok icraatıyla kıyasıya eleştirdiğimiz başkanın belki de en kritik hamlelerinden biri olmuştu bu.



Sonra transferler yapıldı. NBA lokavtı süresince Deron Willams ve Semih Erden transferleri büyük heyecan dalgası yarattı, takım iyi bir ritim yakaladı. Sonra NBA lokavtı bitti ve bu iki isim gitti. Özellikle D-Will gidince takımın yarı yarıya güç kaybedeceği hatta küme düşmemeye oynayacağı yorumları yapılıyordu. Ama unutulan bir gerçek vardı, bu takımın başında Ergin Ataman vardı. Onun bugününe ve Beşiktaş’taki başarısına bakmadan önce geçmişini bir hatırlamak gerekiyor. Gelin kısaca bir hatırlayalım. 1997 yılında İspanya’da düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda Türk Milli Basketbol Takımı'nda Ercüment Sunter’in yardımcısı olarak milli takım antrenörlüğünü yaparken, 1998-99 sezonunda basketbol antrenörlüğü konusunda incelemeler yapmak üzere bir sene süreyle ABD’de Stanford Üniversitesi'nde bulunuyordu Ataman. 2001-03 yılları arasında İtalya Basketbol Ligi'nde Montepaschi Siena'da antrenörlük yaptı. Bu takımla 2001-02 sezonunda Saporta Kupası'nda şampiyon oldu. Siena o günden sonra Avrupa’nın önde gelen basketbol ekollerinden oldu. 2007-08 sezonu başında Beşiktaş Cola Turka'yla anlaştı. Beşiktaş Cola Turka ile play off yarı finali ve ULEB Cup'ta çeyrek final oynadı. Sezon sonu görevinden ayrıldı. 2008-2009 sezonu başında Efes Pilsen ile anlaşan Ataman, takıma 2005'ten sonraki ilk Türkiye Basketbol Ligi şampiyonluğunu kazandırmıştı. Normal sezonu sadece 2 mağlubiyetle kapatan Efes, saha avantajı ile başladığı final serisinde FB Ülker'e Ayhan Şahenk'te üst üste 2 maç kaybetmişti. Ancak o maçtan sonra Ataman'ın Efes'i FB Ülker’i üst üste 4 maç yenerek şampiyonluğa uzanmıştı. O sezon Teknosa Erkekler Türkiye Kupası'nı da kazanan Efes, Ataman yönetiminde duble yapıyordu. 2011’de ise Ataman, Beşiktaş Cola Turka'nın başına geçiyordu yine. Zorlu ve belirsizliklerin yaşandığı bir dönemde hem de.



Bunlar bir kariyerin satırbaşları sadece. Ataman çalıştırdığı her takımda öncelikle vizyoner davrandı. Bütçeleri en doğru şekilde kullanmaya çalıştı. Daha Karşıyaka zamanında Stefanov transferi ve onu verimli kullanması dikkat çekiyordu. Sonra Beşiktaş’ta ilk deneyiminde Apodaca, Dalmau, Drobnjak gibi kariyerli oyuncuları takıma getirdi. Sinan Güler Türk basketbolunda görücüye çıkıyordu. Yine Efes Pilsen döneminde Avrupa’da gözde oyuncuları ile çalıştı. Onun vizyonerliği bugün Beşiktaş’ın tarihi kupa başarısının alt metnini oluşturuyor. Ataman, kariyerinde daha önce iki kez Ülkerspor ve bir kez de Efes Pilsen ile kazanmıştı kupayı, ama o takımlarla kazanırken hep favori durumdaydı. Büyük bütçelerle geliyordu bu başarı. Ama bu sezon rakiplerinin 15-30 milyon dolarlar arasında değişen bütçelerinin yanında kısıtlı bir bütçeyle geliyordu bu başarı.


Takımdaki yabancılara bir bakalım önce. Zoran Erceg, David Hawkins, Pops-Mensah Bonsu, Carlos Arroyo, Adam Morrison, Marcelus Kemp. 6 oyuncu da bugün herhangi bir Eurolegaue takımında ilk 5 oynayacak düzeyde. Bonsu ve Arroyo’nun sezon ortasında geldiğini de unutmayalım. Serhat Çetin, Barış Hersek, Can Akın gibi çok şey beklenen ama bir türlü beklenen patlamayı yapamayan yetenekli genç oyuncular da Ataman ile kimliklerini buldular, katkıları büyük. Hatta Serhat Çetin kupanın MVP’si oldu, kupaya adeta damgasını vurdu. Avrupa'da da Eurochallenge Cup’da yoluna emin adımlarla devam ediyor Beşiktaş. Şu kadroyla kupanın Fuenlabrada ile birlikte en büyük favorisi kanımca. Bu noktada en büyük güvence yine Ergin Ataman.


Ataman, dobra da bir insan. Ben onun her zaman Beşiktaş basketbol takımının iyiliğini düşündüğünü fark ediyorum. Örneğin kupa finali öncesi Beşiktaş taraftarının Konya’da salonu yeterince doldurmadığını söylerken, birçok kişinin de hislerine tercüman oluyordu resmi bir ağızdan. Yer yer bazı nedenlerle taraftarın tepkilerini çekse de taraftar da onu çok seviyor ve ona çok güveniyor. Twitter hesabında 30 bine yakın takipçisi var, onlarla iyi bir iletişimi var. Türk basketbolunda bir Ergin Ataman gerçeği var. Çoğu tarafında yeterince üstünde durulmasa veya görmezden gelinse. Yönetim tarafında verilen destek sürerse ve artarsa ben Ataman’ın Beşiktaş’ı Euroleague platformuna da taşıyabileceğini düşünüyorum.

9 Şubat 2012 Perşembe

AMATÖRLERİN ZAFERİ BU KEZ İSPANYA’DAYDI, AKILLARA CALAİS GELDİ






İspanya’da bir süredir bir rüya devam ediyordu. Mirandes’den bahsediyorum. İspanya’da Kral Kupası’nda yarı finalde elenen Mirandes. İspanya’da La Liga’dan sonra Secon Division A, Second Division B ve 3. Lig geliyor. Kağıt üzerinde Mirandes’in mücadele ettiği Second Division B, bir nevi üçüncü lig gibi esasında. Mirandes, Ağustos’tan beri kupada mücadele ediyordu. Amorebiata, Real Linense ve Logrones gibi takımları tek maçlı bölümde eledikten sonra son 32’ye kaldılar. La Liga takımları da bu aşamada turnuvaya dahil oldu ve elemeler iki maç üzerinden oynanmaya başlandı. Burada da Villarreal, Racing Santander ve Espanyol’u elediler. Hem de iki maçlı eleminasyon sisteminde.


35 bin nüfuslu şehrin takımı Mirandes. Kadrosunda yalnızca altı profesyonel futbolcu var. Diğerleri, futbolculuğun dışında başka meslekler de yürütüyor. Athletic Bilbao karşısında elendiler yarı finalde. Mirandes’in başarısı akla yıllar önceki Calais mucizesini getirdi. 7 Mayıs 2000’de Fransa Kupası Finali için o dönemin en güçlü takımlarından Nantes'ın rakibi, 4. ligin amatör takımı Calais idi. Calais, Fransa'nın kuzeyinde 75 bin nüfuslu bir kasabaydı. Bordeaux’u bile elemişlerdi. Karşılaşmayı 90. dakikada hiç yoktan üretilen bir penaltı ile kaybetmişlerdi. Gözyaşları arasında, Paris'in ünlü Stad de France'ı dolduran onbinlerce kişinin alkışları arasında kupa almış kadar saygı görmüştü. Gün gelir, Türkiye’de de kupada amatör takımlar ya da 2.lig 3.lig takımları bu düzeye gelir, ya da onları bu düzeye getirebilecek kupa statüleri oluşturulur.

2 Şubat 2012 Perşembe

MISIR’DAKİ FUTBOL KATLİAMI VE ULTRAS TARAFTAR GRUBU




Dün Mısır’da çok acı bir olay gerçekleşti, futbol maçı sırasında çıkan olaylarda tam 76 kişi yaşamını yitirdi. Bu olayların içindeki gruplardan biri de Al-Ahly takımının Mısır'daki devrim hareketinde de aktif olarak yer alan taraftar grubu Ultras idi. Olayın içeriği, nedenleri ve failleri ile ilgili bir şey söylemek için erken fakat özellikle Twitter’da birçok aktivist bu olayın Mısır’da rejim muhaliflerine karşı gerçekleştirilen bir saldırı olduğunu düşünüyorlar.




Al-Ahly'nin taraftar grubu Ultras, Mısır Devrimi sırasında esasında birçok siyasi parti ve oluşumundan daha önemli bir rol oynamıştı. Mübarek diktatörlüğü döneminde de hep stadlarda muhalif sesini duyuran bu grup, devrim sırasında da sokaklardaydı.




Tam ismiyle "Ultras Ahlawy", kulübün en büyük taraftar grubu. Bu grup 40 bine yakın taraftarın olduğu Kuzey tribünü Talta Chimal'i kontrol ediyor. Ben onları daha çok bizim televizyonlardaki maç özetlerinden, Futbol Mundial programından ve Mısır devrimi ile ilgili bir haber çalışmasından tanıyorum. Ve stadda, özellikle Afrika Şampiyonlar ligi maçlarında çok güzel koreografiler yapıyorlar.




Al-Ahly Afrika'nın en büyük kulüplerinden biri, belki de başarıları nezdinde en büyüğü.



Ayrıca kıtanın en politik taraftar kitlesinden birine sahip. Esasında kulübün milliyetçi bir geçmişi var. Bizdeki ulusalcılara karşı gelen bir duruşları var genel olarak bakınca. Maçlarında birkaç kere “We ARe Egypt-Biz Mısır’ız” pankartları ve koreogafilerini gördüm. Diğer yandan bizdeki Çarşı grubuna benzetebiliriz, Ultras taraftar grubu da içinde komünistleri de, liberalleri de, anarşistleri de, İslamcıları da barındırıyor. Grup, Mübarek yanlısı basın tarafından hep vahşi holiganlar olarak gösterildi. Ultras grubunun lideri bir röportajında “Devrim sırasında bizim polisten korkumuz yoktu; çünkü biber gazı ve sallanan coplar bizim için yeni bir şey değildi. İnsanlar sokakta savaşırken bizim en önde bulunmamız gayet anlaşılabilir bir durum” demiş.




Ultras grubunun bu kimliği dünkü katliamı daha da farklı bir noktaya ve derin kuşkulara götürüyor ne yazık ki, bunun siyasi nitelikli bir katliam olduğuna dair.