7 Aralık 2009 Pazartesi

HAFTANIN GÜZELLERİ VE ÇİRKİNLERİ




Bu hafta her hafta olduğu gibi Süper Lig’de örnek olaylara sahne oldu. Olumlu ve olumsuz anlamda.


Haftanın güzelleri Eskişehirspor ve Beşiktaş taraftarı, Galatasaray Teknik Direktörü Frank Rijkaard oldu. Haftanın çirkinleri ise kaybedilen her maçtan sonra kıpkırmızı suratlarıyla açıklamalar yapan yöneticiler, çığırdan çıkıp formalarını yırtacak kadar galeyana gelebilen futbolcular oldu. Önce güzelliklerden bahsedelim.

Beşiktaşlı taraftarlar, Diyarbakırspor maçında futbolcuların birlikte tribünleri selamlamasının ardından önce ''Türkiye'' diye tempo tutup, daha sonra da ''Irkçılığa karşıyız, Beşiktaşlıyız'' diye tezahürat yaptı. Diyarbakırsporlu taraftarlar da ''Beşiktaş'' diye tezahürat yaparken, siyah-beyazlı taraftarlar, konuk taraftarla “Siyah-Beyaz” ve “Yeşil-Kırmızı” diye karşılıklı tezahüratlar gerçekleştirdi. Diyarbakırlı taraftarlara gittikleri her yerden reva görülen davranışları düşününce İnönü Stadı’nda yaşananlar, futbolda renklerin ve halkların kardeşliğine inanmayanlara ağır bir ders oldu.

Eskişehirspor taraftarı bu ülkenin en renkli taraftar gruplarından biri. Haftasonu da tribünleri yine bayram yerine çevirdi Es-Es’ler. Es-Es bandosu ve onun eşliğinde söylenen marşlar, tezahüratlar enfesti. İnsan bir süre maçı bırakıp sadece estetik ses bütününe kendini bırakmak istiyordu.

Ve Frank Rijkaard. O da Türkiye’de bulunduğu süre zarfında aynen Jupp Derwall, Arthur Zico, Mircea Lucescu, Mustafa Denizli, Şenol Güneş, Aykut Kocaman ve daha birçok güzel insan gibi futbol bilgeleri arasında olduğunu kanıtladı. Oyuncuları bir iki faul pozisyonu yüzünden adeta saha içinde terör estirirken, o bunu soran basın mensubuna, “Bu faullerden çok, o faullerin niye yapıldığı, maçın niye o duruma geldiğini düşünüp özeleştiri yapmalıyız” dedi. Onun yerinde başka bir teknik direktör olsa asar keserdi deyim yerindeyse, ama o bir bilge gibi yaklaştı sorulara. Umarım Türkiye futbolu ondan olabildiğince yararlanır.


Ve çirkinlikler. Artık büyük takımlar tarafında bir gelenek haline gelen yaklaşım. Kaybedilen her maç sonrası hakemi, federasyonu suçlamalar. “Paf takımla çıkarım”, “Takımı ligden çekerim”, “Herkes aklını başını alacak” gibi tehditler savurmalar. Kendi başarısızlıklarını başkalarını yıkma, kendi hataların yükünü başkalarına yıkma eğilimi ve fırsatçılığı ve ikiyüzlülüğü. Artık büyük takımların bu yaklaşımı, geçmişte ve bugün Anadolu takımlarının başvurduğu “Biz eziliyoruz, İstanbul takımları kayrılıyor” kolaycılığına benzemeye başladı. Bu hafta Aziz Yıldırım yaptığı açıklamalarla ve Galatasaraylı futbolcular (özellikle formasını yırtacak kadar galeyena gelmiş, gelmiş ama niye gelmiş bilinmez Mustafa Sarp) tavırlarıyla antipatiyi üstlerinde topladılar.

Hiç yorum yok: