24 Ağustos 2009 Pazartesi

İSA’A AİT OLANLAR SPORCULAR BU DÜNYA KUPASI’NDA NE YAPACAK?




Bugünlerde dünya spor gündeminin ilk maddelerinden biri din konusu. 2010’da Güney Afrika’da düzenlenecek Dünya Kupası’na katılacak takımların futbolcularının maç öncesi ve sonrasında saha içinde dua etmelerinin FIFA tarafından yasaklanmak istendiği söyleniyor.
İspanyol basınına göre, FIFA Başkanı Joseph Blatter “Dünya Kupası’nı kazanmak tanrısal değil, takımla ilgili bir meseledir” demiş ve Güney Afrika’daki Dünya Kupası süresince hangi dine ait olursa olsun takımların dua etmelerinin yasaklanması konusunda çalışmaların başlatıldığı ifade etmiş. FIFA’nın sadece dua konusunda değil, futbolcuların formalarının altına dinsel içerikli mesaj veren tişört giymelerine de yasak getireceği belirtiliyor.


İki hafta önce Kayseri’deki Kayserispor-Gaziantepspor maçında rakip takımın Brezilyalı oyuncusu Beto, golden sonra formasını başına geçirmişti. Formasının altındaki tişörtte ise “I Belong To Jesus-Ben İsa’ya aitim” yazıyordu. Tabii formasının altına mesaj veren bir tişört giydi diye sarı kartı görüverdi hemen. Bu konunun piri ise kesinlikle Kaka. Bu transfer sezonunda Madrid’in yolunu tutan yıldız oyuncu, özellikle rating’i yüksek lig veya uluslararası maçlarda, İsa’ya olan sevgisini tişörtleriyle tüm dünyaya haykırıyordu. Hatta son Konfederasyon Kupası Finali’nde tüm takım arkadaşlarıyla mesajlı tişörtlerinin yanında, saha içinde küçük bir ayin bile düzenlenmişlerdi.


Brezilyalı futbolcuların büyük bir çoğunluğu Pentekostal Tarikatı’nın çatıları altında 100 kadar Brezilyalı sporcu tarafından kurulan “İsa’nın Sporcuları”(Atletas de Cristo) yapılanmasının içinde. İsa’nın vücutlarına kutsal ruh olarak girdiğini ve onların eksiklerini kapatarak komplike sporcular olmalarını sağladığını düşünüyorlar. 35 milyon evanjeliğin yaşadığı Brezilya’da bu sayı her yıl düzenli olarak 2 milyon artıyor. Bu sayının ise %70’i Pentekostal Tarikatı’na katılıyor. Bu tarikat, “İsa’nın Sporcuları” kanalıyla hem içeride hem dışarıde güçlü bir propaganda yürütüyor. Sporcular, Pentekostal Tarikatı’na her yıl kazançlarının 1/10’unu veriyorlar. Türkiye’ye gelen Brezilyalı futbolcuların da büyük bölümü “İsa’nın Sporcuları”ndan oluyor çünkü bu oyuncuların özellikle gece hayatı konusunda sorun çıkarmayacağı düşünülüyor. Gaziantepspor’lu Beto, Fenerbahçe’li Alex, Deivid, eski Fenerbahçeli Luciano, yine eski Galatasaray’lı Taffarel ilk planda akla gelen isimler bu oluşumdan. Bu oyuncuların birçoğu inançları sebebiyle evlenene kadar bekaretlerini de koruyorlar.


Diğer yandan hem sporcuların hem de birçok Hiristiyan çevrenin FIFA’nın yasaklama girişimlerine karşı çıktığı belirtiliyor. Önümüzdeki günlerde özellikle futbol dünyasında dini içerikli sert tartışmalar yaşanabilir. Hatta bu tartışmalar zaten laikliğin çok hassas bir konu olduğu ve yanlış anlaşılıp yanlış yaşanan bir ülke olduğu Türkiye'de de spor dünyasını etkileyecektir.


Esasında tartışmalar, laikliğin ne olduğu, ne olmadığı, ne olması gerektiği üzerinde başlıyor ve devam ediyor. Dini mesajların, simgelerin kamusal alanda ne kadar görünür olabileceği işin diğer bir boyutu. Özgürlük boyutundan bakınca ise evet herkesin başkasına zarar vermedikçe kendi inancı, inançsızlığını, fikrini, duygularını yaşama ve yansıtma özgürlüğü bulunuyor. Belki Kaka ve arkadaşlarının içinde olduğu oluşumu veya Emre’nin secdeye yatmalarını ya da Bülent Uygun’un asker selamı verişini ya da Lucarelli’nin Livorno tribünlerine karşı sol yumruğu havaya kaldırmasını beğenmeyenler olabilir. Evet, ben de Kaka’nın yaptıklarını fazla propagandist buluyorum, evet komutanlara militarist içerikli şiirler yazan, “İstanbul’da Laila, Sivas’ta la ilahe illallah” var diyen Uygun’un asker selamlarını sovenistçe buluyorum, ever Emre’nin secdeye yatmaları beni rahatsız ediyor, ya da fikirlerime yakın olduğu Lucarelli’nin sol yumruğu beni heyecanlandırıyor. Ama işte sorun da burada. Benim hoşlandığımdan başkası hoşlanmayabilir, başkasının hoşlandığından ise ben hoşlanmayabilirim. Bunun kriterleri kime göre belirlenecek. Tüm siyasi içerikli mesaj vermelerin yasaklanması fazla tektipçi ve köktenci bir çözüm önerisi gibi görünüyor.





Hiç yorum yok: