
26 Temmuz 2010 Pazartesi
EN ÇOK KORUMALI VOLEYBOL TURNUVASI

Haftasonu Ankara TVF Başkent Salonu'nda Bayan voleybol ulusal takımının Avrupa Ligi Finalleri maçları vardı. Ama son dönemde ciddi anlamda yükselişte olan Türkiye bayan voleybolu için önemli olan bu maçları içimden izlemek fazla gelmedi. Nedeni ise, maçların yine bir spor karşılamasının ötesine taşması oldu. , İsrail'in de katılımcı ülkeler arasında yer alması nedeniyle organizasyon bir spor organizasyonundan uzak bir görüntü sergiledi.
Finallerde yapılan 4 maçın ikisi seyircisiz oynanırken, Başkentli seyirciler, Sırbistan-Bulgaristan arasında yapılan final maçına da ilgi göstermedi. Tribünler sadece finallerin ilk gününde Türkiye ile Bulgaristan arasında yapılan yarı final maçında doldu.
Salon çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Emniyet güçlerinin yanı sıra Savak ajanları tarafından korunan İsrail Milli Takımı için Gazi Üniversitesi girişi, Boğaziçi sokak başı ve Konya yolundan salona uzanan yaya yolu, seyirci girişine kapatıldı. Bazı binaların çatılarına da silahlı korumalar yerleştirildiği gözlendi. İsrailli oyuncular, kaldıkları otelde asansörlerde bile yalnız bırakılmazken, kullandıkları araçlarda her defasında bomba araması yapıldı.
Bize de “ne oluyor yahu” demek kaldı sadece.
Bize de “ne oluyor yahu” demek kaldı sadece.
23 Temmuz 2010 Cuma
HOŞGÖRÜNÜN MİZAHI ÇİRKİNLİĞE KARŞI

Vakti zamanında Gordon Milne tribünden kendisine sürekli küfür eden adama yaklaşık 20 dakika boyunca bir kez bile dönüp bakmamış. Maçtan sonra bunca küfre ve hakarete nasıl dayandığını soranlara şöyle cevap vermiş Milne:
“Galiba bana ve aileme küfür ediyordu, benim ailem İngiltere’de, buradan o kadar mesafeye kötü söz ulaşmaz!” Mizah ve hoşgörünün çirkinliğe karşı işbirliği demek gerekir sanırım buna.
22 Temmuz 2010 Perşembe
20 Temmuz 2010 Salı
14 Temmuz 2010 Çarşamba
VİKİNGUR'A SAYGI

Beşiktaş Perşembe günü, Avrupa Ligi ön eleme turu maçında Vikingur ile karşılaşacak. Gelin Vikingur’u Niclas Niclasen’den dinleyelim biraz, sonbarikatbeşiktaş'ın sitesinden alıntıyla:
“Haftada 40 saat çalışıp bazen 4, bazen 5 gün olmak üzere genelde akşamları saat 6 ila 8 arası idman yapan işçileriz bizler. Yarı profesyonel ve amatörlerden oluşan bir takımız. Benim gibi bankada çalışanından, fabrika işçilerine kadar ve hatta hala eğitimine devam eden öğrencileri de barındıran bir takım.Toplam nüfusu ikibin olan birbirine yakın iki köyün takımları GÍ Gøta ve Leirvík ÍF’in iki yıl önce birleşmesi sonucu Vikingur olarak doğduk. Bu kulüpler küçük kulüplerdir ama özellikle GÍ Gøta gurur duyulacak bir geçmişe sahiptir ki Faroe’de altı şampiyonluk kazanmıştır. Fakat Vikingur daha ilk günden itibaren tam anlamı ile bir başarı hikayesidir çünkü kulüp mümkün olduğunca yerel sporcularla hayatta kalmak istiyor. Asıl amacımız her zaman için yerel oyuncuları kazanmaktır.Beşiktaş maçını başarı ile geçmenin bizler için büyük bir hedef olduğunun farkındayız, hatta çok büyük bir hedef. Fakat Avrupa Ligi’nde Faroe futbolunu temsil edecek olmanın gururunu yaşıyoruz. Futbolu seven, forması için kalpten mücadele edecek olan bir grup işçi olan biz amatörler için bu durum muazzam bir şey. Bizler şu an Beşiktaş gibi uluslarası saygınlığı olan bir takıma karşı oynayacak olmanın önceliğine sahibiz. 30 bin kişilik bir kalabalığın önünde oynama şansına sahip olmak bir çoğumuz için rüyanın gerçek olması gibi bir şey. Özellikle de dünyaca ünlü olmuş Çarşı gibi bir taraftar topluluğunun olduğu kalabalığa oynamak… Sıcak karşılanacağımızdan ve bu çok çalışan, yıldızı olmayan ama tıpkı sizler gibi futbolu çok seven biz amatörlere karşı saygı ile yaklaşılacağından şüphemiz yok.Takımım adına şunu söylemek isterim ki bir an evvel İstanbul’da olmayı gözlüyor ve sizleri de ikinci ayakta Faroe Adaları’na bekliyoruz.”
Ülkemizde sıkça söylenen birşeydir, San Marino ve Faroe Adaları gibi takımlar fark yiyeceğini bile bile niye oynarlar uluslararası arenada diye. Oysa tam tersi bu ülkeler ve takımları saygıyı hakediyorlar. Ne azgın bir başarı hırsı, ne de maddi kazanç beklentisi, sadece futbol sevgisi, futbol oynama isteği.Ne dersiniz onlar saygıyı haketmiyor mu?
VAY BE ONLAR DA VARDI Dİ Mİ ZAMANINDA?




Four-Four-Two dergisinin Temmuz sayısı, Dünya Kupası’nın geçmişiyle ilgili özenle hazırlanmış haberleri ve yorum yazılarını içeriyor. Özellikle geçmiş kupalardaki final maçlarını anlatan yazıyı okurken, “Aa öyle de bir futbolcu vardı di mi, zamanında futbolunu beğenirdim” diye düşündüğüm isimler oldu. İnsanın belleği bazen yetersiz kalıyor bilgi bombardımanı karşısında, bir de bu oyuncuların çoğu artık teknik direktör olarak görünür olmayınca takip etmek zorlaşıyor onları. İşte onlardan birkaçı sadece: Dino Baggio, Leboeuf, Aldair, Buchwald.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)