
1986 yılında Meksika'da Azteka Stadı'nda oynanan Dünya Kupası Arjantin-İngiltere çeyrek finali maçında, Arjantin İngiltere'yi 2-1 yenerken Maradona'nın elle attığı ikinci gol hakem kararı ile geçerli sayılmıştı. İngiltere kaybeden taraf olmuş, Arjantin ise şampiyonluğa ulaşmıştı. Bu gol 'tanrının eli' terimini ortaya çıkarmıştı.
2010 Dünya Kupası grup elemelerinde ise bu kez Fransız yıldız Thierry Henry, Fransa - İrlanda eleme maçında kale ağzında eli ile düzeltip golü atıyordu. Bu gol İrlanda'yı Dünya Kupası dışında bırakıyor, Fransa'yı finallere götürüyordu.
Bunları niye mi anımsattım? Çünkü, futbolun dünya çapındaki en büyük organizasyonu bu Cuma başlıyor. Çünkü, teknolojiye meraklı olanlar veya teknoloji işinin içinde olanlar bu turnuvaya yine farklı bir gözle bakacaklar. Teknoloji harikası stadlardan tartışmalar yaratan turnuvanın resmi topu Jabulani’ye, üç boyutlu televizyon yayınlarından iletişim teknolojilerine kadar, birçok yeni teknolojinin de aynı zamanda denenme arenası olacak Dünya Kupası. Ve de çünkü, olası büyük hakem hatalarına karşı teknolojik çözüm talebi tekrardan alevlenecek. Bu yazının konusu da bu talepler.
Geçtiğimiz hafta futbol ve teknoloji ilişkisine dair FİFA Başkanı Sepp Blatter’den Dünya Kupası öncesi gündem yaratacak bir açıklama geldi. Blatter açıklamasında özetle “Teknolojin futbolun gelişmesine yardım etmeli tabii ama futbolun her yerine nüfuz etmemeli” diyordu. Blatter’i böyle bir açıklamaya yönelten süreç ise esasında Thierry Henry’nin Fransa formasıyla İrlanda’ya elle gol atarak İrlanda’da Dünya Kupası finallerinden etmesiyle başlamıştı. Bu maçın ardından tartışmalı pozisyonlarda teknolojiden yararlanılması ve gerekirse bu kararların geri alınıp düzeltilmesi için teknolojinin imkanlarının kullanılması fikrini dillendirenler artmıştı.
Blatter ise böyle bir duruma topyekün karşı. Buna karşı öne sürdüğü ilk gerekçe futbolun kurallarında evrensellik prensibinin olması, teknolojiden yararlanmanın da inanılmaz büyüklükte bir mali külfete yol açacak olması.
Blatter, “Sadece Dünya Kupası için bile 900 civarında eleme maçı oynanıyor, tüm dünyada bu maçlarda aynı teknolojik imkanlardan yararlanmak mümkün olabilir mi” diyor. Blatter ayrıca karar vermek için video görüntülerine başvurmanın, oyunu çok fazla kesintiye uğratıp yavaşlatacağını da savunuyor. FIFA Başkanı, alternatif bir çözüm önerisi olarak, bu sezon UEFA Avrupa Ligi’nde denenen kale arkası hakemi uygulaması öneriyor. Esasında tenis ve krikette topu elektronik olarak takip eden ve çizgiden içeride mi dışarıda mı kararını veren sistemler kullanıyor. Ama “tanrının eli”ni anında görebilecek ve hissedebilecek bir sistem daha yok.
Olaya tek boyutlu bakmamak, birkaç boyutunu irdelemek gerekiyor. İşin bir boyutu emek ve adalet boyutu. Tüm sezonun emeği bazen bir hakem hatasıyla heba olabiliyor. Emeklerin boşa gitmemesi ve adaletin sağlanması için teknolojinin getirebileceği faydalar yadsınamaz. Diğer yandan ise bu noktada devreye Blatter’in sakıncaları giriyor. Bu adaleti tüm dünyaya yaymak mümkün olacak mı, Avrupa’da her stadda kullanılırken Afrika’da kaç stadda kullanabilecek?
Bir boyut da amatörlük boyutu. Benim gibi futbolu seven, izleyen takip eden ama akşam maçtan sonra televizyonunu açıp saatlerce hakem kararlarının tartışıldığı programları sevmeyenlerdenseniz, futbolu sadece futbol değil ama özünde sadece bir oyun olarak görenlerdenseniz, bu dediğimi anlayacaksınızdır. Teknoloji ne kadar futbolun içine girerse, doğasında anlık hataların da olduğu futboldaki amatör ruh zarar görecek, futbol bir kurallar silsilesine dönecektir.
Şu bir gerçek, futbol dünyası tutucu bir dünya. Değişime geçmişten beri dirençli olmuş bir dünya. Değişimler büyük tartışmalar ve sancılı süreçler sonunda alınır bu dünyada. Bakalım hakem hatalarına karşı teknoloji kullanılması talebi önümüzdeki dönemde ne gibi bür süreçte gelişecek?